Avrupaya seyahatlerimizde ilgimizi çeken en önemli unsurlardan biri de o bölgedeki mimari yapıtlardır. Özellikle orta avrupa ülkelerindeki yapıtlar insanların ilgisini çekmektedir. Avrupa ülkelerinde tarihi yapıtlara baktığımızda karşımıza genellikle barok mimari veya gotik mimari özelliklerini taşıyan ve buna uygun yapılan eserler karşımıza çıkmaktadır
.
Gotik mimarı olarak tanımladığımız mimari stil ilk olarak 1140 civarında Kuzey Fransa'da doğmuştur. Paris'te daha uzun daha aydınlık ve daha hacimli kiliselerin inşaatı sürecinde bu stil iyice yayılmıştır. İlerleyen yıllarda bu stil kalelerde, saraylarda, köprülerde şehir duvarlarında ve şehir kapılarında da kullanılmıştır. Peki gelelim gotik mimari nasıl ortaya çıkmıştır sorusuna. Gotik mimari ortaçağda sıklıkla karşılaşılan sorunlar sonrası ortaya çıktığını söyleyebiliriz. 1100-1200'lü yıllarda yapıların mimarisi oldukça limitli,ilkel,karanlık ve soğuktu bu sebepten dolayı gotik mimarı bunun gibi sorunları çözmeyi ilk olarak hedeflemiş buna bağlı olarak aydınlık, hoş, havadar yapılar inşa edilmesini sağlamıştır. Gotik mimariden önce erken ortaçağ mimarları ağır taş duvarların yüklerini yaymakta zorlanıyorlardı. Bu da yapıların genellikle kısa ve ince olmasına yol açıyordu. çünkü aksi taktirde ağırlığı taşıyamayan yapıların çökebileceğini düşünüyorlardı. Gotik mimarinin bilinen en önemli özelliklerinden birisi ise bu yapıtların boyuydu. Bir takım yeni inşaat teknikleri mimarların ağırlıkları yayabilmelerini sağlıyordu bundan dolayı gotik mimarı eserleri çok uzun ve gökyüzüne doğru uzanan yapılar oluyordu ki bu da katedral ve kiliseler için paha biçilemezdi. Mimarların ağırlıkları yayabilmelerine yardımcı olan belli başlı inşaat teknikleri vardı. Bunlardan en önemlisi olan dayanma kemeri tekniği gotik mimarinin karakteristik özelliklerinden birisidir. bu kemerler ağırlığın yayılmasını sağlayarak duvarların üzerindeki yükü alıyor ve bu yükü direkt olarak zemine yüklüyordu. Bunun yanında dayanma kemeri pratik ve dekoratifti. Esere destek sağlamanın yanında ayrıntılı dizaynı ve olağanüstü süslemesi ile de dikkat çekici oluyordu. Sivri uçlu kemerlerin kullanımı ise gotik mimari eserlerinin iç kısmında dikkati çekmekteydi. Sivri uçlu kemerler de aynı şekilde hem pratik hem de dekoratif açıdan olumlu bir görsel ortaya çıkarıyordu. Sivri uçlu kemerler efektif bir şekilde ağır tavanların ve hacimli dizaynların gücünün yayılmasını sağlamakta görevliydi.Daha güçlü yapılan kemerler yapıtın dikey olarak daha uzun olmasını sağlıyordu.
Sivri uçlu kemerlerin başarısı sonucu gotik mimarinin bir diğer karakteristik özelliği olan kubbeli tavanlar da bu dönemde ortaya çıkmıştır. Kubbeli tavanlar sivri uçlu kemerlerin teknolojisini kullanarak gücün ve ağırlığın dağılmasını sağlayabiliyorlardı. Aynı zamanda uzun ve heybetli bir izlenim oluşturan kemerler kubbeli tavanları da görkemli ve nazik kılıyordu.
Gotik mimariden önce kaleler ve erken ortaçağ yapıları yaşamak ya da ibadet etmek için oldukça depresif mekanlardı. Kaleler nemli ve küf tutuyordu. Taş duvarlar yerine tahtadan çatılar inşa ediliyordu bu da yağmurların sürekli içeri akmasına neden oluyordu. Bu yapılar karanlık ve donuklardı pencelere küçüktü. Gotik mimari ise ışığı, renkli pencereleri, havadar iç mekanları ön plana çıkartıyor böylece kaleleri kiliseleri daha güzel ve pozitif duygulara iten yapıtlar olarak ön plana çıkmasını sağlıyordu.
Gotik mimarinin en ihtişamlı yapılarına örnek verecek olrusak bunlar sırasıyla şöyle ; Notre Dame -Fransa , Wawl Kalesi - Polonya , Prag Kalesi - Çekya , Charles Bridge -Çekya
Barok mimarisi 16. ve 18. yüzyıllarda boy gösteren müzik ve diğer sanat dallarında da etkilerinin görüldüğü bir akımdır. Özellikle kiliselerde bu akımın etkilerini mitolojik kaynaklardan aldığına rastlamak mümkündür. İşlemeli duvarlar ve görkemli bahçeler ile etkileyici bir yapıtlar bütünü oluşturmaktadır. Barok dönemi yapılarının biraz gösteriş ve lüks merakından kaynaklandığını söylemekte mümkündür. O dönemde prenslerin halklarına ve diğer devletlere karşı güçlü olduklarını göstermek istemesi gösteriş merakının önemini anlamak mümkündür. Barok mimarinin ise karakteristik özelliklerine baktığımızda bunlardan en önemlilerinden biri henüz tamamlanmamış veya bilerek eksik bırakılmış mimami unsurlardan ibarettir. Özellikle oval ve yarım madalyon formlu geniş sahınlar ışığın harika yorumuyla gölge oyunlarına rastlamak kaçınılmazdır. Barok mimari ile yapılmış eserlerde mitolojik figürlerin de başrolde olduğu resimler ve görseller mevcuttur. En önemli özelliklerinden birisi ise tavan freskleridir. Barok yapılarda tavan freski önemli bir unsurdur. Yanıltıcı ve şaşırtıcı görsel ilizyonlar barok mimarinin bir diğer özelliklerinden biridir. Barok mimari eserlere örnek verecek olursak bunlardan en gözde olanları ; Michalengelo'nun St. Peters Bazilikası - Vatikan , Trevi Çeşmesi - İtalya.
Faruk KARAHAN