Türk-İş Genel Başkanı Atalay, "Olası bir normalleşme durumunda, hepimizi ciddi bir mücadele süreci bekliyor." dedi. Atalay, ücretsiz izne gönderilen çalışana ödenecek günlük 39 liraya da tepki gösterdi.
Atalay, bu dönemde sendikalar ve üst örgütleri konfederasyonların, tüm emek dostu kuruluşların, aralarındaki ayrılıkları sona erdirip bir araya gelmek zorunda olduğuna işaret ederek, “Önümüzdeki yıl 1 Mayıs’ı birlikte alanlarda kutlamalı, işçinin taleplerini bir ağızdan seslendirmeliyiz” dedi.
Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç, Korona günlerinde en fazla şikâyeti perakende sektöründeki çalışanlardan aldıklarını vurgulayan Ergün Atalay ile koronavirüsün çalışma hayatına etkilerini, işçilerin hak gasplarını konuştu.
- Koronavirüs çalışma hayatını nasıl etkiledi?
Tüm dünyada milyonlarca işçi işini kaybetti. Çalışma şartları değişti. İş Kanunu’nun koruyucu çoğu hükümleri askıya alınmak istendi. Ülkemizde de salgın sebebiyle yüzbinlerce işletmenin faaliyetleri durduruldu. Bu işletmelerde çalışan milyonlarca işçi gelirsiz kaldı. Faaliyeti durdurulmayan birçok işletmede de çalışma şartları ağırlaştı.
Bu süreçte, bazı işyerlerinde işçi ücretlerinin ödenememesi ya da eksik ödenmesi bir çözüm olarak işçiye dayatıldı. Aileleriyle birlikte geçimlerini nasıl sağlayacakları, kirayı ve faturalarını nasıl ödeyecekleri endişesi hâkim oldu.
Bazı işkollarında, salgın sebebiyle üretimde ciddi artışlar yaşandı. Bu işkollarında işçiler uzun çalışma süreleri ile karşı karşıya kaldı. Kanunla düzenlenen sürelere uyulmadı. Denetimler ya yapılamadı ya da yetersiz kaldı. “Evde Kal” kampanyaları sürdürülürken çalışmak zorunda kalan, işini yapmaya devam eden işçiler oldu. Toplum olarak minnettar olunması gerekir. Teşekkür borcumuz var.
HERKES DARBE ALACAK
- Çalışan haklarında nasıl bir geriye gidiş söz konusu?
Çalışma yaşamında ciddi hak kayıpları söz konusu. Bu tüm dünyanın sorunudur. Salgın ilk olarak en güvencesiz, en korumasız en düzensiz işlerde çalışanları etkiledi. Ücretliler arasında ilk kayıp yaşayanlar düşük vasıf gerektiren işlerde çalışanlar oldu. Yüksek vasıf gerektiren işlerde çalışanların da garantisi yok. Süreç böyle devam ederse aşama aşama emeğiyle yaşamını sürdüren herkes bundan darbe alacak. İşçiler olarak sorunlarımız, konuştuğumuz konular değişti. Dün ücretlerin yetersizliğinden, işçi haklarının nasıl geliştirileceğinden söz edilirken bugün gelir güvencesinin nasıl sağlanacağı, işi korumak için çaba gösteriliyor.
EN ÇOK ŞİKÂYET PERAKENDEDE
- Koronavirüs günlerinde üyelerinizden ne tür şikâyetler geliyor, en çok şikâyet hangi sektörlerde?
İşletmeler faaliyetine devam ediyorsa işçi iş yerine gitmek zorunda kalıyor. Ödenmesi gereken faturalar, krediler ve kredi kartı borçları beklerken işçilerin işe gitmemesi, işsiz kalmaları gerçekçi gözükmüyor. Şartlar ne olursa olsun çalışmak zorunda.
En fazla şikâyetin geldiği diğer bir sektör de taşımacılık veya lojistik. Patronların kişisel koruyucu donanım ürünlerini tedarik etme yönünde hevessiz davrandığına yönelik şikâyetler alıyoruz. 15 günlük kapsamlı bir sokağa çıkma yasağı/kısıtlaması uygulanmalı. Burada çalışanların ücretleri de tam ödenmeli.
VERMESEYDİNİZ DE OLURDU
- 3 ay işten çıkarılma yasaklandı. Ücretsiz izne gönderilen çalışana günlük 39 lira ödenecek, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çalışan 1.177 liraya mahkûm edildi. Bundan da damga vergisi kesiliyor, İşsizlik aylığına erişim şartları ile yapılan ödemenin iyileştirilmesini talep ettik. Asgari ücretin yetersiz olduğu bir durumda, söz konusu ödeme işçi ve ailesinin gıda masrafını dahi karşılamayacak düzeydedir. Emekçiye “vermeseydiniz de olurdu” dedirten bir düzenlemedir. Mutlaka yeniden gözden geçirilmelidir. İşsizlik Sigortası Fonu işçiler içindir, işverenleri teşvik etmek için değildir.
- Kısa çalışma ödeneğinin kapsamı ve süresini emekçiler açısından yeterli buluyor musunuz?
Hemen söyleyeyim: Hayır bulmuyorum. Bu süreçte işçi ve ailesini yani toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan nüfusu korumak, sosyal devletin en önemli görevidir.
EMEK DOSTLARI BİRLEŞMELİ
- Asgari ücretin belirlenme sürecinde Türk-İş, DİSK, Hakİş ve diğer konfederasyonların ortak hareket ettiğini gördük. Bu dönemde de hak gasplarına karşı ortaklaşma söz konusu olacak mı?
Yaşama ve çalışma şartlarını iyileştirmektir. Sendikalar ve üst örgütleri konfederasyonlar, tüm emek dostu kuruluşlar, aralarındaki ayrılıkları sona erdirip bir araya gelmek zorundadır. Önümüzdeki yıl 1 Mayıs’ı birlikte alanlarda kutlamalı, işçinin taleplerini bir ağızdan seslendirmeliyiz. Emeğin hak ve çıkarlarını birlikte koruyup geliştirmeliyiz.
İşçilerin arasında kurulmak istenen zorlama sınırlar aşılmalıdır. İşçileri ve örgütleri sendikaları değersiz gören bir anlayıştan kurtulmak için yalnızca 1 Mayıs’ta değil her zaman birlikte mücadele edilmelidir.
ÇALIŞANA DA CAN SUYU VERİLMELİ
- Korona döneminde hükümetin çalışanlar için attığı adımları yeterli buluyor musunuz, ne tür önlemlere ihtiyaç var?
Özellikle işten çıkarmaların yasaklanması atılan önemli adımlar arasında. Ancak, kısa çalışma ve işsizlik ödeneğini hak etme koşullarının bu süreçte işçi ve ailelerin gelirden uzak kalmasını engellemek amacıyla gözden geçirilmesi gerekmektedir.
İşverenlere verilen can suyu, nefes kredisi gibi, bu yöndeki düzenleme de işçi ve ailesine verilen bir nefes olacaktır. Bu dönemde, çalışanların ihtiyaç kredileri ödemeleri ile kredi kartı borçlarının faizsiz olarak belli bir süre ertelenmeli.
Elektrik, doğalgaz, su, telefon gibi zorunlu fatura ödemelerinde belirli bir tutara muafiyet getirilebilir. Emekçilere yönelik düzenlemeler son derece yetersiz. Kapsamlı doğrudan nakit destekleri sağlanmadığı sürece emekçiler bu süreci rahat atlatamaz.
- Örgütlenme çalışmalarınız sekteye uğradı mı bu dönemde?
Sendikalarımızın çoğunun üye sayısında son dönemlerde bir artış söz konusuydu. Sahada sürdürdüğümüz örgütlenme çalışmalarına salgın ekseninde alınan tedbirler nedeniyle sendikalarımız ara vermek zorunda kaldı. Sendikal örgütlenmede karşılaşılan engeller ve kısıtlamalar daha önce de vardı. Ancak bu dönemde koronavirüsün ciddi olumsuz etkisi oldu. Bizler bu engelleri aşabilmek için ayrıca bir mücadele vermekteyiz.