Trakya’nın en önemli su kaynaklarından Ergene Nehri, yapılan temizlik çalışmalarına rağmen 4’ncü sınıf ‘kirli su’ sınıfından kurtarılamadı. Nehir yaz aylarında çok daha kirli akıp, yoğun kokuya neden olurken, Uzunköprü Belediye Başkanı Enis İşbilen, kirlilik azalma eğiliminde olsa da Ergene’nin simsiyah akmaya ve çevresine zarar vermeye devam ettiğini ifade etti. Başkan İşbilen, “Nehir kenarını, tarım, imar ve sosyal, kültürel olarak kullanamıyoruz” dedi. Uzunköprü halkı da eskiden balık tutulan, yüzülen ve tarımda kullanılan nehrin fabrikaların kurulmasıyla birlikte kirlendiğini belirterek temizlenmesini istedi.
Istranca Dağları’ndan doğarak Trakya’nın ortasından Ege Denizi’ne dökülen 280 kilometrelik Ergene Nehri, yapılan temizlik çalışmalarına rağmen simsiyah akmaya ve çevresine kötü kokular yaymaya devam ediyor. DHA’nın haberine göre, Ergene’nin Uzunköprü ilçesinden geçen bölümünde her ay yapılan ölçümler sonucunda, 4’üncü sınıf nehir özelliğindeki nehirde, suyun 20 mikrogram siyanürün yanı sıra, 10 mikrogram yağ ve gres, 112 mikrogram sülfat ile ağır metaller içerdiği belirlendi.
‘NEHİR SANAYİNİN KANALİZASYONUNA DÖNDÜ’
Uzunköprü Belediye Başkanı Enis İşbilen, yıllardır Ergene’de test ve incelemeler yaptıklarını, 4’üncü sınıf kirli su niteliğinin sürdüğünü söyledi. Nehrin kirlenmeye devam ettiğini anlatan İşbilen, “Devletin bu anlamda çalışmaları var ancak sıkıntısını 16 yıldır Uzunköprü halkı olarak çekiyoruz. Bu sıkıntıyı tarımda kullandığımız sudan çekiyoruz, insanların sağlıklarının bozulmasıyla çekiyoruz, çok sayıda kanser vakalarıyla çekiyoruz, sosyal alanda çekiyoruz çünkü tarihi Uzunköprü’den kimse yürümüyor. Kimse Ergene’ye yakın dolaşmak, çevresinde oturmak istemiyor. Rengi, kokusu belli, geceleri özellikle ağır bir kokuya neden oluyor. Belediye olarak testler ve analizler yaptırıyoruz. Haziran ayı analizlerine bakarsak, hâlâ 4’ncü sınıf kirli su özelliği devam ediyor. 4’üncü sınıf içindeki değerlerlerin biraz düştüğünü görüyoruz ama yine de hâlâ 4’üncü sınıf kirli su. Nehrin içerisinde birçok ağır metal var, canlı yaşamıyor. Trakya’nın can damarının sanayi kanalizasyonu haline geldiğini buradan rahatlıkla söyleyebiliriz” diye konuştu.
Uzunköprü Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Hacer Doğrugüven de Ergene Nehri’nin Trakya’nın can damarıyken, kirletilmesi sonucu ‘dert damarı’ haline geldiğini söyledi. Nehrin her geçen gün çevresine kötü koku yaymaya ve kirlenmeye devam ettiğini anlatan Doğrugüven, şöyle dedi:
“Nehirler ve sular çok önemli ama biz bunlardan faydalanamıyoruz. İçme sularımızı bile etkiliyor. Ege Denizi’ne dökülüyor, orayı da kirletiyor. Uzun yıllar sanayinin kirlettiğini anlatamadık. Etrafındaki belediyelerin kirlettiğini söylüyorlar ama belediyeler ve nehir hep vardı. Ağır sanayiler açıldığından bu yana kirletiyor. Kanalizasyon niteliğinde olan bir su bu. Eylemler yaptık, ‘temizleniyor’ deniliyor ama hâlâ simsiyah ve kötü durumda. Balıklar yıllar önce öldü, etrafında insanlar kanser oluyor. Biz bunu Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin Onkoloji bölümünden anlıyoruz. Uzunköprülü çok hastamız var. Nehrin kirliliğinden Ergene Ovası’nda binlerce dönüm tarım alanı kullanılamıyor. 4’üncü sınıf kirli su olduğu için tarımda kullanılamıyor. Bunun için 2’nci sınıf su olması gerekiyor. 2015 yılında nehirde balık tutulacağı ve yüzüleceği söylenmişti ama 2018 oldu, hâlâ simsiyah akıyor. Nehre atık bırakan fabrikaların atık tesislerini çalıştırması gerekiyor.”
Uzunköprülüler de ağır koku yayan Ergene Nehri’nin tarımı bitirme noktasına getirdiğini belirterek, bir an önce temizlenmesi gerektiğini söyledi. Geçmiş yıllarda Ergene Nehri’nde yüzüldüğünü ve balık tutmaya gittiklerini ifade eden İbrahim Aslan, “Ben 72 yaşındayım, eskiden ben Ergene’de yüzerdim, hatta çok balık vardı. 20 kiloya kadar sazan balıkları tutardık. Sonra fabrikalar geldi ve kirlendi. Şimdi nehirde balık yok, yılan, kurbağa ile üzerinde uçan kuş bile kalmadı. Bildiğin gördüğün simsiyah bir su. Ergene’ye girilmiyor, yüzülmüyor. Bu durum bizi çok rahatsız ediyor” diye konuştu.
Uzunköprü sakinlerinden Halil İbrahim Cabalar (68) da tarım alanlarının Ergene Nehri’nden çok etkilendiğini ifade ederek şunları söyledi:
“Önceleri balık tutup, yüzdüğümüz nehir şimdi zehir akıyor. Kurtköylüyüm, bizim oralarda kavun karpuz çok yetişirdi. Artık yetişmiyor, pirinç almak isteyenler de nerede yetiştiğini sorarak alıyor. Gelen giden siyasetçiler hep Ergene diyor ama bir sonuç yok. Kokusundan yanına bile gidemiyoruz.”
AĞIR METALLER İÇERİYOR
Ergene Nehri’nin Uzunköprü’den geçen bölümünde tarihi taş köprünün ana göz altından alınan 2 saatlik numuneler, Uzunköprü Belediyesi tarafından 2 ayda bir incelenerek, sonuçlar internet sitesinden duyuruluyor. Geçen Haziran ayı verilerine göre, nehirde hâlâ aralarında siyanürün de olduğu ağır metaller yer alırken, bazı değerlerde de düşüş olduğu gözlendi. Daha önceki ölçümlerde 30 mikrogram siyanürün son ölçümde 20’ye düştüğü, 124 mikrogram olan sülfatın ise 112’ye gerilediği gözlendi. Diğer ölçümlerde ise oksijen ihtiyacı 88, yağ ve gres 37, toplam krom 30.1 mikrogram olarak tespit edildi.
NEHİRDE CANLI YAŞAMIYOR
Diğer taraftan, Ergene Nehri çevresindeki bazı pirinç tarlalarının kirli suyla sulandığı görüldü. Arazi sahiplerinden bazılarının nehir ile bitişik tarlası arasına su pompası kurduğu ve gelen suyu arıtmadan pirinç tarlasını suladığı gözlendi. Ergene Nehri; Marmara Bölgesi’nin Karadeniz kıyılarındaki Istranca (Yıldız) Dağları’ndan doğarak Çorlu, Çerkezköy, Lüleburgaz, Babaeski, Pehlivanköy ile Uzunköprü’den geçiyor. Meriç Nehri ile birleşerek Saros Körfezi’ne dökülen Ergene Nehri, ağır kimyasal atıklar nedeniyle simsiyah akarken, içinde canlı türü de yaşamıyor.