İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Hizbullah ve İsrail arasında olası bir ateşkes anlaşması üzerine açıklamalarda bulundu. Saar, ateşkesin en büyük sınavının, anlaşmanın temel şartlarının hayata geçirilmesinde olduğunu belirtti. Bu açıklamanın ardından, ABD merkezli CNN haber ajansı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ateşkese "prensipte" onay verdiğini iddia etti.
Hizbullah ve İsrail arasında bir ateşkesin mümkün olduğu yönündeki söylentiler artarken, İsrail Savunma Bakanı Gideon Saar, olası anlaşma hakkında değerlendirmelerde bulundu. Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Lübnan ile yapılacak bir ateşkesin, Hizbullah'ı silahsızlandıracak ve ‘Mavi Hatt’ bölgesinden uzak tutacak bir plana dayanması gerektiğini ifade etti.
Saar, anlaşmanın gerçek sınavının, sadece sözcüklerle değil, iki ana noktada somut adımlar atılmak suretiyle yapılacağını vurguladı. Bu noktalar, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin ötesine geçmesinin engellenmesi ve Lübnan genelinde Hizbullah’ın güçlenmesi ve silahlanmasının durdurulması olarak sıralandı.
CNN’DEN ATEŞKES İDDİASI
ABD merkezli CNN, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ateşkes anlaşmasını "prensipte" kabul ettiğini duyurdu. Haberde, bu bilgilerin "isimsiz güvenlik kaynaklarına" dayandığı belirtildi.
Aynı gün, ABD’nin ateşkes görüşmelerindeki arabulucusu Amos Hochstein, Lübnan'ın LBCI televizyon kanalına yaptığı açıklamada, İsrail'in henüz anlaşma için bir adım atmadığını belirtti ve bu şekilde devam ederse, arabuluculuktan çekilebileceğini ifade etti. Hochstein, Lübnan Başbakanı Necip Mikati ve Hizbullah’ın muhatabı olan Meclis Başkanı Nebih Berri ile yaptığı görüşmelerde müzakerelerin "yapıcı" olduğunu söyledi.
LÜBNAN VE HİZBULLAH’TAN YENİ AÇIKLAMALAR
Lübnan ve Hizbullah, daha önce bir ateşkese oldukça yakın olduklarını belirtmiş, ancak bazı maddelerde değişiklik yapılması gerektiğini dile getirmişti. İran ise, Hizbullah’ı her türlü desteği sağlama konusunda taahhütte bulunmuştu.
Lübnan ve Hizbullah’ın, anlaşmada değiştirilmesini istedikleri en önemli maddelerden biri, İsrail'in kendini savunma hakkı olarak kabul ettiği "tehdit altında" askeri operasyon düzenleme şartının, her iki taraf için de geçerli olmasıydı.