Hong Kong’da 2020 yılında düzenlenen "ön seçim" nedeniyle 47 muhalif siyasetçi ve aktiviste, Ulusal Güvenlik Yasası kapsamında hapis cezası verildi. Mahkeme, bu gayriresmi ön seçimin, hükümetin meşruiyetini sarsmayı ve devlet düzenini yıkmayı amaçladığı gerekçesiyle cezaların infazına karar verdi. Ön seçimde aday olanlardan bazıları, 10 yıla kadar hapis cezası alırken, diğerleri 4 yıl ile 7 yıl arasında değişen sürelerle ceza aldı. İki sanık ise suçsuz bulundu.

Ulusal Güvenlik Yasası ve Ceza Verilenler

Hong Kong'daki mahkeme, 2020 yılında yapılan "ön seçim"i, Çin'in Ulusal Güvenlik Yasasına aykırı bir şekilde hükümetin meşruiyetini sarsmayı ve devlet düzenini yıkmayı amaçlayan bir girişim olarak değerlendirdi. Bu yasayı ihlal eden 47 muhalif, hükümeti devirmeye teşebbüs gibi suçlarla suçlandı. 2019’daki büyük öğrenci protestolarına dayanan bu ceza, Hong Kong’daki demokratik haklara yönelik baskının bir parçası olarak görülüyor.

Benny Tai Yiu-tin, eski bir hukuk profesörü ve seçim organizasyonuna öncülük eden isim, 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Diğer 44 sanık, 4 yıl 2 ay ile 7 yıl 9 ay arasında hapis cezaları aldı.

2019'daki Protestoların Ardından

Bu cezalar, 2019 yılında Hong Kong'da patlak veren öğrenci protestolarının devamı olarak değerlendiriliyor. Bu protestolar, Hong Kong'dan Çin'e suçlu kişilerin iade edilmesine olanak tanıyacak bir yasa tasarısına karşı başlamıştı. Protestolar hızla daha geniş bir demokrasi hareketine dönüştü ve Hong Kong halkı özgürlük ve özerklik taleplerini dile getirdi. Protestocular, Çin'in baskılarına karşı özgürlüklerini korumak için mücadele etti.

Özellikle bu protestolarda, öğrenciler şemsiyelerle kimliklerini gizleyerek, gözetim kameralarına karşı direnmişti. Şemsiyeler, protestoların simgesi haline gelmişti.

Ulusal Güvenlik Yasası'nın Getirdiği Baskılar

Pekin, 2020 yılında Ulusal Güvenlik Yasasını yürürlüğe koyarak, Hong Kong'daki demokratik hakları ciddi şekilde kısıtladı. Yasa, vatana ihanet, isyan ve hükümeti devirmeye teşebbüs gibi geniş tanımlı suçlarla, birçok muhalifin tutuklanmasına yol açtı. Öğrenciler de dahil olmak üzere, çok sayıda protestocu bu yasayla tutuklandı.

Bu yasayla birlikte, Hong Kong’daki demokratik haklar ciddi şekilde aşındı. Pekin yönetiminin "tek ülke, iki sistem" modelini zayıflatması, Hong Kong'un Çin'e daha fazla entegrasyonu konusunda uluslararası endişelere yol açtı.

"Özerklik" ve "Tek Ülke, İki Sistem" Modeli

Hong Kong, 1997 yılında İngiltere'den Çin'e devredildiğinde, 2047 yılına kadar özerk bir yönetim altında kalma sözü almıştı. Bu özerklik, Hong Kong’a basın özgürlüğü, bağımsız yargı ve bazı demokratik haklar sağlamayı vaat ediyordu. Ancak son yıllarda, Pekin'in uyguladığı baskılar bu özerkliği aşındırdı ve Çin'in sansür ve kontrol uygulamalarını Hong Kong’a da taşıdı. Uluslararası gözlemciler, bu gelişmelerin Hong Kong’un özgürlükleri üzerindeki olumsuz etkilerini ve "tek ülke, iki sistem" modelinin geleceğini tartışıyor.

Baskı ve Uluslararası Tepkiler

Uluslararası toplum, Hong Kong'da uygulanan bu baskıları ve özgürlüklerin kısıtlanmasını güçlü bir şekilde eleştiriyor. Birçok ülke, Hong Kong'un özerkliğini koruması gerektiğini savunuyor ve Pekin yönetiminin demokratik haklar üzerindeki etkisini endişe ile izliyor. Bu bağlamda, Hong Kong’daki muhaliflere ve aktivistlere yönelik tutuklamalar, Çin’in demokratik hareketlere yönelik tutumunun bir örneği olarak dünya gündeminde yer alıyor.

Sonuç olarak, Hong Kong’daki siyasi baskılar ve Ulusal Güvenlik Yasası, bölgedeki demokratik özgürlükler ve özerklik konularında ciddi bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Bu durum, bölgenin geleceğini ve Çin ile olan ilişkilerini yeniden şekillendirebilir.