Referandum anketleri yapan şirketler, referandum sonucunu doğru tahmin etmenin baskısıyla karşı karşıya. Özellikle de 1 Kasım genel seçimlerinde doğru tahmin yapamayan anket şirketleri...

Türkiye'de anket şirketleri 1 Kasım 2015'te kendi kısa tarihlerinin en kötü sınavlarından birini verdi.

İktidar partisi AKP, 7 Haziran 2015 genel seçimlerindeki oy kaybının ardından sadece 5 ay sonra yapılan 1 Kasım seçimlerinde büyük bir toparlanmayla Türkiye'deki oyların neredeyse yarısını aldı.

Bir araştırma şirketinin dışında diğer belli başlıları AKP'nin en fazla yüzde 43 oy alacağını öngördü. En yakın tahmini yapan ise yüzde 47,2 ile A&G araştırma şirketi oldu.

Türkiye tarihinin en kritik referandumlarından biri olan, Anayasa değişikliği referandumu yaklaşırken, anket şirketleri hem 1 Kasım'daki hatalarının muhasebesini yapıyor hem de "psikolojik olarak" bu hatanın yükünü hissettiklerini söylüyorlar. Aynı zamanda olağanüstü hal koşullarının getirdiğini gözlemledikleri "eğilim gizlime eğilimine" dikkat çekiyorlar.

Peki olağanüstü hal koşullarında yapılacak olan referandumda 1 Kasım 2015 seçimlerindeki hataların ardından toplumu doğruya yakın sonuçlar verdikleri konusunda nasıl ikna edecekler ve 1 Kasım'dan sonra bir itibar kaybına uğradıklarını düşünüyorlar mı? Bunu nasıl tamir edecekler?

"BEKLENMEYEN DİP DALGASI"

Kasım seçimlerinin ardından özür dileyen nadir araştırma şirketi sahiplerinden bir tanesi Andy-Ar araştırma şirketinin kurucusu Faruk Acar'dı.

Hem çıktığı televizyon programlarında hem de anketlerin neden bu kadar yanıldığını sorgulayan gazetecilere verdiği yanıtlarda, "Bu hatayı kabul edilebilir görmüyoruz. Özür dileriz" açıklamasını da eklemişti.

Faruk Acar, 1 Kasım'ı "beklenmeyen bir dip dalgası" olarak niteliyor ve 7 Haziran ile 1 Kasım arasında çok kısa bir zaman olması nedeniyle istedikleri sayıda araştırma yapamadıklarını söylüyor.

"BAZEN İNSANLAR VERECEKLERİ OYU SÖYLEMEYE UTANIYOR"

Bir başka deneyimli araştırmacı ve A&G'nin kurucusu Adil Gür de tam bunun önemine dikkat çekiyor. BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Gür aynı zamanda 1 Kasım seçimlerini sonucunu gerçeğe en yakın tahmin eden araştırmacı olmuştu.

Gür bunun sırrını "sık sık araştırma yapmak ve trendleri iyi takip etmek olarak" belirtiyor ancak o da 1 Kasım seçimlerini önceden kavramakta yaşanan zorluğu anladığını söylüyor.

Bu noktada ABD'nin yeni seçilen başkanı Donald Trump'ın gelişini öngöremeyen anketlere de değinen Gür, "Zaman zaman seçmenmiş gibi yapıyor. Sizin çeşitli sorularla seçmenin iç dünyasında sakladığı gerçek fikrini ortaya çıkarmanız gerekiyor" diyor.

ABD örneğinde, seçimlerden hemen önce kadınları taciz ettiğine ilişkin haberler çıkan ve farklı söylemleriyle tepki uyandıran Trump'ın seçilmesine giden dinamiği de şöyle yorumluyor Gür:

"İnsanlar bazen oy verirken oyunu gizlemeyi tercih ediyorlar. Amerikan seçimlerinde de böyle oldu. İnsanlar hem hakarete uğradıklarını düşündüler, hem de böyle bir ortamda da (Trump'a) oy vereceklerini söylemeye utandılar. Türkiye'de de böyle oluyor zaman zaman."

TOPLUMDA İTİBAR KAYBINA UĞRADILAR MI?

Adil Gür araştırma şirketlerinin güvenilirliğinin bir yanlış sonuç tahmini ile sarsılmadığı görüşünde. Bundan önce şirketlerin bir tek 2009 yerel seçimlerinde yanıldığını hatırlatan Gür, yanılmamak için yapılması gereken şeyi ise ankete ayrılan bütçenin aynısının araştırmayı kontrol etmek için de ayrılması olarak görüyor.

Faruk Acar'a ise toplumun bazı kesimlerinde anket şirketlerini tarafgir bulanların olmasını ve bunun bir itibar kaybı yaratıp yaratmadığını soruyorum.

"Araştırma şirketleri sektörü olarak hepimizin takkeyi önümüze koymamız gerekiyor" diyen Acar, "Bir özeleştiriye ihtiyaç var. Araştırmalarımızı konuşmak ve onlarla ilgili yorum yapmak yerine biraz da aidiyetlerimiz, kimliklerimize göre de görüşlerimizi çok paylaşmaya başladık. Bu iyi, sağlıklı bir şey değil" diyor.

REFERANDUMDA GÜVEN TAZELEMEK İÇİN NE YAPACAKLAR?

Hem anket şirketlerinin siyasi angajmanları olabileceğine yönelik algı hem de 1 Kasım başarısızlığının ardından bu kez Türkiye'nin geleceğini derinden etkileyecek bir referandum gündemi var.

Peki 16 Nisan Anayasa değişikliği referandumu için firmalar, bir önceki seçimden sonraki kayıplarını telafi etmek için ne yapıyorlar? Bu referandum sonucuna en yakın sonucu açıklamak kolay bir iş mi araştırmacılar için?

Adil Gür, aslında referandum sonuçlarına yönelik araştırmaların yerel veya siyasi seçimlere göre daha kolay olduğunu ama bu referanduma özgü bir zorluk ile karşı karşıya olduklarını söylüyor. Bunun nedenini ise olağanüstü hal döneminde insanların eğilimlerini gizlemeye meyilli olmasıyla açıklıyor.

"SEÇMEN GERÇEK FİKRİNİ GİZLERSE ARAŞTIRMACILAR ÇUVALLAYABİLİR"

"Ülkede bir olağanüstü hal var. Bir yandan FETÖ ile mücadele var, terör örgütleriyle mücadele var. Var da var" diye sözlerine başlayan Gür, "Bir taraftan seçmenlerin bir bölümüne baskı olduğu yönünde bir algı hakim olursa, bu referanduma giderken araştırma şirketlerini, hepimizi yanıltabilir. Seçmen gerçek fikrini söylemekten çekinirse araştırma şirketleri o zaman çuvallayabilirler, rakamları öngöremeyebilirler" diyor.

Faruk Acar da bu yönde kaygılarını dile getiren ve aynı zamanda özellikle bu nedenle çok daha hassas bir çalışma yürüttüklerini söyleyenlerden.

Acar, "En azından muhalefet seçmeni açısından, kendilerini ifade etmek ve araştırmalarda kendilerini net olarak ortaya koymak konusunda çekimser davranmalarını sağlayabilir. Bu bir varsayım mı? Hayır, aynı zamanda gözlemlediğimiz de bir şey" diyor.

Araştırmacılar bu noktada doğru soru sorma, bir sorunun yanıtını başka bir soruyla teyit etme gibi araştırma ve istatistik alanına ait tekniklerle en yakın sonuca ulaşmaya çalışacaklarını ifade ediyor.

Bunu seçmenin "bilinçaltındaki görüşleri" ortaya çıkarmanın yöntemi olarak da tanımlıyorlar.

ANKET SORUSUNUN YANINA SANDIK

Gezici Araştırma şirketinin kurucusu Murat Gezici de benzer gözlemlere dayanarak bu araştırma döneminde yeni bir teknik uygulamaya başladıklarını söylüyor.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Gezici, "Şimdi bir de sandık kuruyoruz" diyerek anlatmaya başlıyor bu yöntemi ve devam ediyor:

"Referandumda hangi yönde oy kullanacaksınız diye sorduktan sonra diyoruz ki, 'Anketi yaptırdık, belki kendinizi rahat ifade edememiş olabilirsiniz. Yanımızda örnek bir oy pusulası var. Bir zarf ve bir sandık var. Sizden ricamız içeriye girip kapınızı örterek, oyunuzu kullanın ve zarfa koyup sandığa atar mısınız?' Vatandaş da bunu yapıyor."

Gezici "Burada kararsız yanıtını veya 'cevap yok' yanıtlarını ortadan kaldırıyoruz" diyor.

Gezici'ye göre ankette "kararsız" yanıtını işaretleyip, sandığa hayır oyu atanlar "çoğu eğitimli, kendini solcu, liberal veya Atatürkçü olarak tarif edenler."

Gezici bu durumu şöyle yorumluyor: "Verdiğimiz örnek pusulada oy kullandıklarında kendilerini daha rahat ifade ediyorlar. Hayır dersem ne olur, beni fişlerler mi korkusu olmadan, kapalı zarfa oyunu atıyor" diyor.

Olağanüstü hal devam ederken muhalefet referandum kampanyalarının ve kamuoyunda özgürce tartışmanın mümkün olamayacağını söylerken, hükümet herkesin yapacağı her türlü kampanya çalışmasının yine devletin korumasında olacağını belirtiyor.

Anket şirketleri ise bu dönemde 1 Kasım yanılgısının da baskısını üzerlerinde hissederek bu referandumda daha tedbirli ve temkinli araştırmalar yapmayı hedeflemiş görünüyor. Bunu ne kadar gerçekleştirebileceklerini ise yine 16 Nisan gecesi açıklanan sonuçlar ortaya koyacak.(mynet)