Pandemide sosyal hayatın bir parçası haline gelen maskelerin, estetik taleplerini de değiştirdiğini dile getiren Estetik Cerrahı Op. Dr. Reşit Burak Kayan, “Maskenin gizlediği dudaklar, burun ve çene geri plana atılırken; göz çevresi ve alın estetiği öne çıktı. Yanlış maske kullanımı özellikle burun estetiği sonrası erken dönemde ciddi sıkıntılara neden olabiliyor” ifadelerini kullandı.

Koronavirüs salgını ile hayatımıza giren hijyenik maskeler, sosyal yaşamda bulaş riskini büyük ölçüde önlediğinden hayati önem taşıyor. Aşı uygulamaları başlasa dahi uzun bir süre daha aramızda olacak maskeler, yalnızca sosyal yaşamı değil, günümüz estetik kaygılarını da etkiliyor. Maskelerin altında kalan dudak, burun, çene gibi yüz bölgeleri için olan estetik taleplerinin yerini artık daha çok ön planda olan göz çevresi ve alın estetiğine bıraktığını söyleyen Estetik Cerrahı Op. Dr. Reşit Burak Kayan, yanlış maske kullanımının da estetik sonrası erken dönemde sorunlara yol açtığını dile getirdi. Kayan, “Odak noktalarımız değişti, yeni odak noktalarımız maskenin kapatamadığı alanlar; gözlerimiz, göz çevremiz, kaşlarımız, elmacık kemiklerimiz ve alnımız haline geldi. Aynı zamanda maskenin yapılacak bazı estetik müdahalelerin sonuçlarını olumsuz etkileyebileceği kaygısını haklı olarak taşıyanlar da var. Zira burun estetiği sonrası erken dönemde yanlış maske kullanımı ciddi sıkıntılara neden olabiliyor. Yanlış kaynama ve burun ucu düşüklüğü bunların başında geliyor” diye uyardı.

SALGININ GÖZDESİ BOTOKS VE ENDOSKOPİK ESTETİK YÖNTEMLERİ OLDU

Pandemi sürecinde, geçmişte görünümünden rahatsız olunan dudak, burun veya çene ucu gibi bölgelere yönelik estetik taleplerinin ertelendiğine dikkat çeken Op. Dr. Reşit Burak Kayan, botoks ve alın estetiği uygulamalarına yönelim olduğunu söyledi.

Kayan, “Botoks, yaşlanmanın önündeki en güçlü bariyer olarak her dönem olduğu gibi pandemi döneminin de vazgeçilmezi oldu. Alın bölgesi, kaş arası ve göz çevresindeki kırışıklıkların tedavisi için yaptığımız bu uygulama hala popülerliğini koruyor. Alnı bombeleştirdiğimiz, daha çıkık ve yuvarlak olmasını sağladığımız alın estetiği ise mas ke kullanımıyla daha da önce çıkan göz ve kaş çevresinin daha estetik görünmesi için sıklıkla tercih edilmeye başlandı. Buna paralel olarak endoskopik üçlü adını verdiğimiz endoskopik yöntemle yüzde herhangi bir iz bırakmadan aynı anda gözleri daha şekilli ve çekik yapmak, kaşları kaldırmak veya kontur vermek ve şakak bölgesini gerginleştirmek revaçta. Buna endoskopik dörtlü adını verdiğimiz bu yöntemde elmacık kemiklerinin belirginleşmesini sağlayan ve yanaklardaki sarkmayı toparlayan orta yüz askılama da eklenebilir. Son olarak talebin hiç azalmadığı cihazlı cilt bakım ve yüz gençleştirme uygulamaları da popülerliğini koruyor” ifadelerini kullandı.

“YAPAY DOLGULAR DUDAK DIŞINDA YÜZÜN HİÇBİR BÖLGESİNE UYGULANMAMALI” 

Salgın öncesi döneme nazaran daha az tercih edilse de dolgu uygulamalarına olan talebin de devam ettiğine değinen Kayan, yapay dolguların dudak dışında yüzün hiçbir bölgesine uygulanmaması gerektiğini dile getirdi.

Kayan, “Dolgu uygulamaları, burun kemeri, kırışıklık gibi kusurları kapatmada ve kimi yüz bölgelerine hacim kazandırmada sıklıkla tercih edilen bir yöntem. Ancak yapay dolgular, dudak dışında yüzün hiçbir bölgesine uygulanmamalı. Bunun yerine yağ enjeksiyonu tercih edilmeli. Çünkü yapay dolgular, uzun dönemde güvenilirliklerinden çok emin olamadığımız maddeler. Yağ enjeksiyonu yöntemi ise çok ufak bir kanül yardımı ile hastanın istediği herhangi bir bölgeden lokal anestezi ile aldığımız yağları, uygulama öncesinde çeşitli işlemlerden geçirerek içerisindeki kök hücre konsantrasyonunu artırdığımız ve böylece hacim kaybı olan bölgeye enjekte ederken içerisindeki aktif kök hücreler sayesinde tüm yüzde yaşlanma karşıtı etki yarattığımız bir uygulama. Bu noktada cildin parlaklığını ve kalitesini artırmak, cilt tonu ve gerginliğini düzenlemek de mümkün oluyor. Göz altı, elmacık bölgeleri, alın, nazolabial çizgiler, çene ucu ve çene hattı ise bu uygulamayı en çok yaptığımız alanlar” diye konuştu.